29 Mart 2014 Cumartesi

Kağıt yırtma çalışmamız :)


 Kağıt yırtma çalışması yaptığımız bir günden...
Kağıtları hem değerlendirmek hemde 
çocuğun eğlenmesi için ufak bir etkinlik yaptık :)



Önce kartonumuzu hazırladık...

Sonrasında yırttığımız kağıtlar da hazır hale geldi 
(birazcık yardım ettim kağıtları küçültmek için) 

Ne çizelim diye sorduğumda "kalp" yanıtını aldım

Yapıştırıcımızı da sürdük

Ve çalışmanın en eğlenceli anı
istediğin gibi dağıtabilirsin kağıtları dedikten sonra ki halimiz :)

ortaya çıkan kalbimizde çok başarılı olmasa da 
çocuğumuzun kalbini çoook mutlu etti bu yeter zaten :)

20 Mart 2014 Perşembe

21 Mart Dünya Down Sendromu Günü Kutlu Olsun

PROFİL RESMİNİZİ değiştirir misiniz? Siz de Bu fotoğrafı kullanabilirsiniz.
 farkındalık amacıyla





Dünya Down Sendromu Günü Birleşmiş Milletler tarafından tanındı ve tüm dünyada 21.3 tarihinde Down sendromlu kişilerin hakları, katılımı ve refahına dikka
t çekmek amacıyla 10. kez kutlanacaktır. 21.3, Down sendromu insalardaki 21. kromozomun 3 adet olmasını simgeliyor. 

...............
21 Mart 2014 Dünya Down Sendrom Gününün 9. yıl dönümüdür. Her geçen yıl Down sendromlu kişilerin ve onlarla yaşayan ve onlarla çalışan insanların sesleri giderek daha çok çıkıyor. Ama hala yapabileceğimiz çok fazla şey var.

Ulusal Down Sendromu Derneği, Down sendromu nedir ya da Down sendromlu bireylerin hayatımızda ve toplumda ne kadar önemli rol oynadıklarına dair bilinci artırmak için çalışan arkadaşdaşlarımızı cesaretlendiriyor. Tüm dünyada bu insanlar kendilerine uygun aktivite ve etkinliklerle bu bilincin artırılması için çaba sarf ediyorlar. 

2014 yılı için ana odağımız "OKULA GİTMEK İSTİYORUZ". Down sendromlu bireylerin herkesle eşit olarak ve hiç bir ayrım gözetilmeden EĞİTİM hizmetlerine erişimi ve ihtiyaçlarının ihtiyaçlarının karşılanması en doğal hakkıdır.

Şunların altını çizmemiz gerekir;
1)Down sendromu genetik bir durumdur ama hastalık değildir.
2)Down Sendromu öğrenme güçlüğüne sebep olur, fakat çocuklarımız iyi eğitim aldıklarında bağımsız yaşamlar kurabilirler
3) Özel gereksinimli insanların sosyal hayatın bir parçası olmaları önündeki en büyük engel eğitimsizliktir. 
4)Burada bu çocuğun işi ne mantığından ziyade “burada ise zorlu seçim aşamalarını geçmiş ve burada olmayı haketmiştir” mantığı oturmalı. 

8,5 milyon engelli kardeşimizin, 4 milyonu hiç okula gitmiyor, ne acı değil mi? Unutma, çözümün parçası değilsen, sorunun parçasısındır. Bu rakamlardan hepimiz suçluyuz.

Tüm çocuklarımızın hak ettikleri en iyi eğitimi aldıkları, günleri de görebilmek dileğiyle.

15 Mart 2014 Cumartesi

21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü Yaklaşıyor

    21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü

     Birleşmiş Milletler 10 Kasım 2011 kararı ile 21 Mart tarihini resmi Dünya Down Sendromu Günü olarak tanıdı. 21 Mart günü (21/3) Down sendromlu insanlarda 21.ci kromozomun 3 tane olmasını simgeliyor.
      Dünya Down Sendromu Günü’nün amacı Down sendromlu insanları ve halkı bilinçlendirmek, haklarını savunabilmek için küresel tek bir ses olabilmektir. Bunun için de Down sendromlu bireylerle çeşitli etkinlikler ve faaliyetler düzenlenmektedir.
     Down Sendromlu bireylerin potansiyellerini tam olarak geliştirebilmeleri, kendilerine yeter bir yaşam sürdürebilmeleri için ailelerine, arkadaşlarına ve toplumun duyarlılığına ihtiyaçları vardır. Down Sendromlu bireylerin ihtiyaçları diğer bireylerin ihtiyaçlarından farklı değildir. Çevrelerini keşfetmek, oynamak, okumak, gülmek, çalışmak isterler.
daha geniş bilgi için www.downturkiye.com/


Otizm Nedir ?

Otizm nedir?

Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir genel gelişim bozukluğudur. Otizm genellikle 2 yaşından itibaren ortaya çıkar. otistik çocuklar genelde öğrenme ve algılama bozukluğu çekerler. Otistik çocukların büyük bir bölümünde farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de zeka seviyeleri normal olan otistik çocuklarda vardır. Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, otostik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta bir zorluk çekerler. Bir annenin doğum sonrası çocugunun özürlü olma oranı % 2 dir. otostik olma ihtimali % 0.5 ' tir. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklarından 4 kat daha fazla görünmektedirotizm


Otizmin karakteristik özellikleri nelerdir?

Otizmin özellikleri şiddet ve seviyesi kişiden kişiye değişmekle birlikte, genel olarak aşağıdakileri içerir:
1- Dil gelişiminde ciddi gecikmeler.
2- Sosyal ilişkileri anlamakta ciddi gecikmeler.
3- Duyusal tepkilere kapalılık.
4- Zihinsel işlevsellikte dengesizlik.
5- Etkinlik ve ilgilerde sınırlandırmalar



Otistik çocukların ortak özellikleri

1- Göz kontağı kurmazlar. Gözlerinize baksalar bile kısa sürelidir veya sizden uzaklara bakıyormuş gibidirler.
2- Huzursuz görünürler.
3- Sözel veya sözel olmayan (yüz ifadesi gibi) birtakım ifadelere tepki vermeyebilirler.
4- Bazıları birtakım ses, koku, ışık veya dokunuşa aşırı hassastırlar.
5- Bazıları ise sıcak, soğuk veya herhangi bir acıya karşı oldukça duyarsızdır.
6- Etraftaki birtakım değişikliklere stresli bir tepki gösterirler.Bazı çocuklar ev veya oda düzenlerinin bozulmasına karşı aşırı tepki gösterirler.
7- Rutin olarak görmeye ve yapmaya alıştıkları şeyleri severler. Zihinlerinde yaşadıkları ortamın bir haritasını gezdirirler ve yapılan her küçük değişiklik çocuğun daha fazla stres yaşamasına neden olur.
8- Bazı çocuklar çok saldırgan olurlar. Kendilerine, başkalarına ya da eşyalara zarar verebilirler.
9- Tehlike ve korku duygusu hissetmezler.
10- Yemek yeme bozuklukları vardır. Bazıları yenmez şeyleri yemekten hoşlanabilir.
11- Kullandıkları kelimeler çok sınırlıdır ve genellikle etraflarında sık duydukları sözleri kullanırlar.Bazen de konuşulanları papağan gibi tekrarlayabilirler.
12- Sosyal ve duygusal açıdan kendilerini izole ederler.
13- Çoğunlukla insanları değil de objeleri ve cansız varlıkları tercih etmektedirler.
14- Yaşadıkları duygular genellikle anında ve kesindir. İhtiyaçları önceliklidir.
15- Parlak şeylere çok ilgi duyarlar. İlgileri belli bir şeye yöneliktir ve bu şey ortadan kaldırılırsa çocuk kriz geçirir. Otistik çocuklar bazı şeylere çok bağlıdır. Konserve kutuları, boş deterjan kutuları, plastik şişeler ve plastik kapaklar gb. Sevdiği bir şey kaybolursa bulunana kadar huzura kavuşmazlar.
16- Yüksek sese karşı ilgisiz olanlar olduğu gibi bazı seslere şiddetli tepki gösterenler de vardır. Bazısına motosiklet ve köpek havlaması işkence gibi gelir.
17- Hayatı boyunca konuşamayanlar olabilir.
18- Otizmli çocuk, yürüyüşüne dikkat etmeden merdivenleri inip çıkabilir, bisikletini dikkatini vermeden sürer. Hatta pek çoğu karanlıkta eşyalarını bulabilir.
19- Dokunulmayı sevmese de sıkı sarılmalardan hoşlananları vardır.
20- Ellerini çırparlar, yüz göz hareketleri yaparlar ve başları dönmeden kendi etraflarında dönerler. Çoğu parmak uçlarında yürür. Bir çok otistik ellerini ya da eşyaları gözlerine çok yakın tutarlar. Bir kısmı güzel yürür, tırmanabilir ama bir kısmı da sakar olup dengesiz yürür tırmanmayı sevmez.

Otizmin belirtileri nelerdir?

1- Sosyal ilişkilerde güçlük konuşma güçlüğü.
2- Sessiz iletişimde zorlanma.
3- Oyun oynama ve hayal gücünü kullanmada zorlanma.
4- Değişikliklere karşı tepki ve direnç gösterme.

Otizm yaygın bir hastalık mıdır?

Otizm dört önemli gelişimsel bozukluktan biridir. Her bin doğumdan bir veya ikisinde görülür. Dünya Sağlık Örgütü'nün Raporu'na göre Türkiye de yaklaşık 100.000 otistik insanın yaşadığı sanılmaktadır.

Otizm ve zeka geriliği arasındaki fark nedir?

Zeka geriliği olan bireylerde göreli olarak dengeli beceri gelişimi sağlanabilirken, otistik bireyler dengesiz beceri gelişimi gösterirler  belirli konularda yetersizlik genellikle diğer insanlarla iletişim ve ilişkilerde ve bazı alanlarda da olağanüstü beceriklilik. Otizmi zeka geriliğinden veya diğer bozukluklardan ayırdetmek, uygun olmayan ve etkisiz sağaltım tekniklerinin uygulanmaması açısından son derece önemlidir.

1?9 Arasındaki Doğal Sayıları Kavrama Çalışması

1?9 arasındaki doğal sayıları kavrar amacı için 1-5 arası sayılar çalışmasına bir örnek


Öncelikle sayılarımızı karışık dizdik ve biraz daha zorluk seviyesini arttırmak için 1-9 arasındaki tüm sayıları dahil ettik :)

Söylediğim sayıları önüne alacak (1-5 arası sayıları karışık olarak söyledim) 
sonrada sıralamasını yapacağız...


 İlk önce 3ü istedim...

Sonrasında 1 ile devam ettik...

Sırada 4 vardı...

Şimdi sayılarımızın arasına 2 de katıldı...

Son olarak da 5 geldi 
ve amacımız için gerekli tüm sayılar bulunmuş oldu (yanlışsız ilerledik :)

Şimdi bu sayıları sıralamasını istedim ve sonuç başarılı :) 
Bu çalışma oyun gibi olduğu için çocuk severek 
ve devamlı isteyerek bir kaç tekrar daha yaptı. 
Defterde sürekli yazarak yapılan sıkıcı çalışmalara alternatif bir çalışma oldu...



11 Mart 2014 Salı

Zihinsel Engelli Çocuklarda Toplama Öğrenmeye Giriş

Hem küçük boya kalemleri bir işe yaradı 
hem de toplamayı hissettirmek için küçük bir çalışma oldu..



Sınıfımızdan kareler

Sınıfımızda çocuların yaptığı boyamalar ile duvarlar şenlendi :)



Sayıları biraz daha görselleştirelim dedik 
ve 
ortaya gözlüklü şaşkın ve mutlu bu sayılar çıktı :)


8 Mart 2014 Cumartesi

Down Sendromu Eğitimi

   Öğrenme ve kavrama yeteneği kısıtlı olan DS’lu çocukların ileride olabildiğince bağımsız, topluma ve kendilerine yararlı, mutlu ve üretken bir yaşam sürebilmeleri ve çevrelerine getirecekleri yükün en aza indirilebilmesi için özel ilgi ve eğitime gereksinimleri vardır. Eğitime doğumdan itibaren başlamak en idealdir. Bebeğin en yakını anne olduğuna göre, eğitim de anne ile başlar. Burada amaç; çocuğu kendi haline bırakmamak, öğrenme uyarıları vererek ve dikkatini çekerek beyin gelişimini hızlandırmaktır. İlk bakışta diğer bebeklerden farklı görünmeyen Down sendromlu bebeklerin hareketleri daha azdır ve daha “gevşek”tirler. Buna bağlı olarak hareket yetenekleri normal bebeklere göre gecikmeli olabilir. Örneğin normal bir bebek başını tam olarak 3. ayda tutar, 7. ayda desteksiz oturur, 9. ayda emekler ve 13.ayda yürürken Down sendromlu bebeklerde bu aşamalar, çocuktan çocuğa farklılıklar göstermekle birlikte, genelde gecikmelidir (Tablo 1 ve 2). Ancak uygun tedavi yöntemleri ile bu basamaklar daha erkene alınabilir.


Tablo1: 1 – 28 .aylar arasında kazanılan beceriler
Kazanılan Beceriler
Normal Değerler
Ortalama
DS’lu çocuklar
Ortalama
Gülümseme
1 ay
1.5 - 3 ay
2 ay
1.5 - 4 ay
Dönme
5 ay
2 - 10 ay
8 ay
4 - 22 ay
Emekleme
10 ay
7 - 13 ay
15 ay
19 - 27 ay
Ayakda Durma
11 ay
8 - 16 ay
21 ay
11 - 42 ay
Yürüme
13 ay
8 - 18 ay
24 ay
12 - 65 ay
Konuşma(kelime)
10 ay
6 - 14 ay
16 ay
9 - 31 ay
Konuşma(cümle)
21 ay
14 - 32 ay
28 ay
18 - 96 ay


Tablo 2: 1 – 5 yaş arasında kazanılan beceriler
Kazanılan Beceriler
Normal Değerler
Ortalama
DS’lu çocuklar
Ortalama
Elle yemek yeme
8 ay
6 - 16 ay
12 ay
8 - 28 ay
Çatal kaşıkla yeme
13 ay
8 - 20 ay
20 ay
12 -40 ay
İdrar kontrolü
32 ay
18 - 60 ay
48 ay
20 - 95 ay
Gaita kontrolü
29 ay
16 - 48 ay
42 ay
28 - 90 ay
Soyunma
32 ay
22 - 42 ay
40 ay
29 - 72 ay
Giyinme
47 ay
34 - 58 ay
58 ay
38 - 98 ay


       Çocuğun zihinsel gelişiminde en önemli etken, doğumdan itibaren karşılaştığı çeşitli deneyim ve uyarılardır. Anne, her gün aynı saatte olmak üzere, günün belirli bir süresini çocuğun eğitimine ayırmalıdır.
      Bebek çeşitli sertlikte, tüylü, tüysüz örtüler, hışırtılı kağıtlar üzerine yatırılarak, derisinin bu farklı düzeylerden çeşitli uyarılar alması sağlanmalıdır. Cildini okşayarak, gıdıklayarak, üfleyerek, bebeğin annenin yüzüne, saçına, giysilerine ve kendi bedeninin çeşitli yerlerine dokunmasına yardımcı olunarak farklı uyarılar alması sağlanmalıdır.
      Kol ve bacaklarını az hareket ettiriyorsa, hareketler pasif olarak, en iyisi de banyo sonrası ve güneşlenme sırasında yaptırılmalıdır. Bu hareketler şarkı söyleyerek ritmik bir şekilde yaptırılırsa bebekler olaya daha çok katılırlar.
       Bebeğe banyo yaptırırken, suyun içinde kol ve bacaklarını hareket ettirmesi teşvik edilmelidir.
Bebek 4 aylık iken, henüz başını tutamıyor, gösterilen oyuncaklara başını çeviremiyorsa, başını çevirerek yardımcı olunmalıdır. Objeleri tutamıyorsa, elleri ile kavratmalı, tutmasına yardımcı olunmalıdır. Bebekler önce parmaklarını, daha sonra da tutabildikleri tüm objeleri ağızlarına götürürler. Dili ve dudakları ile yapacakları hareketler, daha sonra, çiğneme, yutma ve konuşmayı öğrenmeleri sırasında çok faydalı olacağından bu hareketleri kısıtlanmamalıdır.
       Uyanık yatan bebeğin sık sık pozisyonu değiştirilerek (yüzüstü veya yan) mümkün olduğunca çok şey görmesi sağlanmalıdır. Yatağının üzerine asılacak renkli, hareketli objeler, hem göz kaslarını, hem de onlara ulaşmak için çabalayan bebeğin kol ve bacak kaslarını geliştirir.
   Uyarılar sadece ev içindekilerle kısıtlı olmamalı, dışarı çıkarılan bebeğin yaprakların hareketlerini, rüzgarın esintisini, sıcağı, soğuğu hissetmesi ve objeleri değişik açılardan izlemesi sağlanmalıdır.
      Bebekler en çok insan sesine tepki verirler. Konuşmaya başlamadan önce, pek çok farklı sesler çıkartarak (babıldama) isteklerini, mutluluklarını, sıkıntılarını ifade ederler. Down sendromlu çocuklar diğer çocuklara oranla daha sessizdirler, çıkardıkları sesler de daha kısıtlıdır. Bu nedenle onları ses çıkartmaya, konuşmaya teşvik etmek etrafındakilere, en yakını olduğu için de en çok anneye düşer. Bebeği alçak ve yüksek tonlarda farklı konuşma şekilleri ile, ıslık çalarak, fısıldayarak ve şarkı söyleyerek uyarmalıdır. Bu arada hangi tip sese ne tepki verdiğini de saptayarak ona göre davranılmalıdır. Bebeği neşelendiren, heyecanlandıran sesler, gülmesine, kollarını ve bedenini oynatmasına, tekmeler atmasına; sakinleştirici sesler ise daha az hareket edip dikkatini toplamasına neden olur. Zamanla bebeğin de türlü seslerle kendisi ile konuşana cevap verdiği görülür ve bunlar konuşmanın ilk basamaklarıdır.
    Çocuğu devamlı kucakta taşımak; hareketlerini kısıtlamak ve dolayısı ile gelişimini ve öğrenmesini geciktirmek anlamına gelir. Çocuğun daima hareket serbestisi olmalıdır. Temiz bir örtünün üzerine yere bırakılan bebeğin etrafına konulan renkli ve sesli objeler onu harekete teşvik edeceği için ileride daha çabuk ayağa kalkmasına ve yürümesine yardımcı olur.
DS’lu bebeklerin desteksiz oturmaları gecikebileceğinden, etrafını daha iyi görebilmesi ve daha fazla hareket serbestisi sağlanması için 10. aydan itibaren yastıklarla destekleyerek dik oturtulabilir. 2 yaşına gelen Down sendromlu çocukların çoğu kendi başına ayakta durabilir, hatta yürümeğe başlayabilir. Bebeklik dönemine oranla çok daha bağımsızdır.
      Çocuktan çocuğa farklı özellikler göstermesine karşın, Down sendromlu çocuklar çoğunlukla neşeli ve mutlu olurlar. Ancak oldukça alıngan olup çabuk ağladıkları için normal çocuklara uygulanan disiplin çoğu anne-baba tarafından bu çocuklara uygulanamamaktadır. Bunda çocukların yasakları anlayamayacakları endişesi de rol oynamaktadır. Çok tutarlı ve sabırlı bir tutumla bu çocuklar da disipline edilmelidirler. Ayrıcalıklı davranmak diğer kardeşlerin kıskançlığına da yol açabileceğinden sakıncalıdır.
       Down sendromlu çocuklar bakarak ve taklit ederek daha kolay öğrenirler. Öğretilmek istenen davranış, sözden çok karşısında tekrarlayarak öğretilmeye çalışılmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; öğretilecek davranışların basamaklara ayrılması ve bir basamak öğrenilmeden diğerine geçilmemesidir.
     Çocuğun yaşıtları ile sık sık birlikte oynaması, onlardan yeni davranışlar öğrenmesi ve konuşmaya zorlanması açısından çok önemlidir. Bu nedenle yakın yaşta kardeşleri olan çocuklar şanslıdırlar.Oyuncak alırken daima çocuğu hem düşünmeye hem de el becerilerini geliştirmeye yönelik olanlar yeğlenmelidir.
      Konuşma eğitimi verirken, çocuğu karşınıza alıp bir kelimeyi ısrarla söyletmeye çalışmak yerine, o kelimeyi çocuğun yanında sık sık kullanmak daha yararlıdır.Çocuğa öğretilmek istenen kelimeler günlük hayattaki önemi ve söylenme kolaylığına göre özenle seçilmelidir.
Çocuklar bazı objelere kendilerine söylemesi kolay gelen bir isim takarlar veya ismi yanlış söylerler. Aile bireyleri bu “uydurulmuş” kelimeyi değil, daima doğrusunu söylemelidirler ki sonuçta çocuk da doğrusunu öğrensin. Çocuğun yanlızca aile bireyleri ile değil, yabancılarla da anlaşması gerektiği akıldan çıkarılmamalıdır.
       Çocuk birşey ifde etmeye çalışırken, daha ilk hecede ne demek istediğini anlayıp onun yerine konuşmak da yanlış bir davranıştır. Çocuğu daima sonuna kadar dinlemeli ve sabırlı olunmalıdır.
Dilin ağıza oranla büyük olması konuşmayı güçleştirebilir. Bu nedenle dil ve dudak egzersizleri yaptırılmalıdır; örneğin, dili dudakların üzerinde gezdirmek, balon şişirmek, üflemek ve ıslık çalmak gibi oyunlarla bu egzersizler yaptırılabilir.
       İdrar ve dışkı kontrolü genelde 3-4 yaşlarında ve çocuk yürümeye başladıktan sonra kazanılır. Yaklaşık 2. yaştan başlayarak çocuk düzenli aralıklarla tuvalete götürülmelidir. Önce dışkı, arkadan idrar kontrolü başlar. Bazen tuvalet kontrolü 5 yaşına kadar gecikebilir. Barsak hareketleri yemeklerden sonra olduğundan, çocuğu her yemekten sonra tuvalete götürmek yararlıdır. Tuvalette uzun süre tutmanın yararı yoksa da bu süre çok da kısa olmamalıdır. İstemli kontrol başlayınca, çocuk bazen hareketleri ile , bazen de sözle gereksinimini belli eder. Gece idrar kaçırma uzun zaman sürebilir.
   Tuvalet eğitimi verirken, kirlettiğinde kızmak yerine, zamanında haber verdiğinde ödüllendirerek, olumlu davranış pekiştirilmelidir.Çocuklar bazen ilgisizlikten veya motivasyon eksikliğinden (can sıkıntısından) sürekli elleri ile oynama, tırnak yeme veya başını duvarlara vurma gibi istenmeyen davranışlar gösterebilirler. Azarlamak veya ceza vermek yerine, bu davranışların yerine yeni davranışlar kazandırmak ve dikkatini başka yerlere çekmek bu davranışlardan kurtarmanın en etkili yoludur.
     Çocukların denemeden, sık sık tekrarlamadan öğrenemiyecekleri unutulmamalıdır. Bu bütün çocuklar için geçerlidir; ancak, Down sendromlu çocuklarda daha fazla zaman ve sabır gerekmektedir. Dökeceği veya üzerini kirleteceği endişesi ile 4 yaşında hala eline çatal, kaşık verilmeyen ve annesi tarafından beslenen çocuk, kendi yemek yemeği kaç yaşında öğrenebilir? Çocuğa öğrenmesi için fırsat vermek, kendi yapmasına izin vermek çok sabır gerektirse de eğitimi açısından son derece önemlidir.
      DS’lu çocukların özellikle matematiksel kavramları öğrenme yetenekleri ortalamanın altında olduğu halde sosyal yetenekleri oldukça iyidir. Çevreye uyum sağlayan, insanlara karşı sevecen ve güler yüzlü; bu nedenle de çevre tarafından çok sevilen çocuklardır.
Taklit yetenekleri gelişmiştir. Müzik yeteneklerinden yararlanarak, basit müzik aletleri çalmaya bu yaşlarda başlayabilirler. Yüzme de çok iyi bir egzersiz olduğundan bu yaşlarda öğretilmelidir.
Çocuğun kendine güvenini kazanması, aile içinde önemli bir yeri olduğunu bilmesi için, yaşına ve becerilerine uygun sorumluluklar verilmesi önemlidir. Örneğin; çiçekleri sulamak, kitapların tozunu almak veya sofraya ekmeği getirmek onun görevi olabilir. “Nasıl olsa yapamaz” şeklinde düşünce tarzından uzak durup, daima desteklemek, bazen hayal kırıklıkları da getirse olumlu düşünmek her iki taraf için de yararlıdır.
       Tuvalet kontrolünü kazanmış, yemeğini kendi yiyebilen, isteklerini ifade edebilen çocukların diğer çocuklarla aynı yuvalara gitmeleri son derece yararlıdır. Yuva eğitimi, devamlı aynı çevrede, aynı ortamda bulunan çocuğun, evin dışında da bir dünya olduğunu öğrenmesi ve bu dünyaya açılması bakımından gereklidir. Ayrıca yuva eğitimi çocuğun yeni deneyimler kazanması, yeni arkadaşlar edinmesi ve onlarla hem oynamayı hem paylaşmayı öğrenmesi, yeteneklerini geliştirmesi, ince ve kaba motor hareketlerinin gelişiminin hızlandırılması ve toplum kurallarına uymayı öğrenmesi açısından son derece önemlidir.
        Çocuğun daha önce hiç gitmediği bir yere ve ilk kez gördüğü insanlara hemen uyum sağlaması pek olası değildir. Daha önce alıştırılmadılar ise yuvaya başlamak her çocuk için travmatik olabilir. Bu nedenle, önceden kısa sürelerle yuva binası ve bahçesi, arkadaşlar, öğretmen ve hatta yuvaya gidilecek servis aracı ziyaret edilerek çocuğun tanımasına fırsat verilmelidir.
     Yuva öğretmeni ile devamlı ilişkide olup, çocuğun bazı özel davranışları veya alışkanlıkları hakkında bilgi verilmeli, yuvaya kısa sürede uyum sağlıyabilmesi için yardımcı olunmalıdır. Yuvada kalma süresi ilk haftalarda kısa tutulabilir, ancak ortama alıştıkça daha uzun sürelere çıkartılabilir. Çok önemli bir nokta da, yuva öğretmeninin Down sendromu hakkında yeterli bilgiye sahip olmasıdır.
      Yuvaya gitme olanağı olmayan çocuklar için ise aile içi eğitim daha çok önem kazanmaktadır. Evde ve sokaktaki tehlikeler, evinin yolu, karşıdan karşıya geçme, giyinip soyunma, odasını ve yatağını toplama anne ve diğer aile bireyleri tarafından beraberce çocuğa öğretilmelidir.
Down Sendrom’lu çocukların % 60’ı okuma - yazma ve toplama-çıkarma gibi basit aritmetik işlemlerini öğrenebilecek düzeydedir. 8 yaşına kadar evde veya yuvada eğitim görmüş çocuğun artık bir eğitim kurumunda da eğitilmesi gerekir. Gözlemlerimize göre anne-babaların en büyük istekleri DS’lu çocuklarının “hiç olmazsa “ ilkokulu bitirmesidir. Ancak, hem ilkokullarımızın yüklü eğitim programlarına, hem de sınıfların kalabalıklığına bakıldığında, bu çocukların ilkokulda başarılı olma olasılıklarının olmadığı görülür. Ayrıca ilkokul programlarında yer alan bilgilerin büyük çoğunluğu DS’lu çocuklar için tamaman gereksizdir. DS’lu çocuklara; kendi kendilerine yetebilmeleri, başkalarına fazla yük olmadan yaşamlarını sürdürmeleri, evde ve dışarıda olan tehlikelere karşı kendilerini koruyabilmeleri ve el becerilerine dayanan meslek öğrenerek üretken ve mutlu yaşamalarını sağlayacak bilgiler gerekmektedir ki bu bilgiler ancak özel programlarla özel eğitim kurumlarında verilebilir. İdeal olan ve pek çok gelişmiş ülkede uygulanmakta olan sistem, DS’lu çocukların diğer çocuklarla beraber ancak farklı dersler görmeleridir.

www.downsendromu.gen.tr

Down Sendromu Nedir ?

 Down sendromu, insanlarda bulunan genetik yapıdaki düzensizlik sonucunda, 21. kromozom çiftinde bir fazla kromozom bulunması sebebiyle yaşanan bir durumdur. Yani 46 kromozom olması gerekirken, 47 kromozoma sahip olmak bu durumun yaşanmasına sebep olmaktadır. Bunu hastalıktan ziyade, genetik bir farklılık olarak değerlendirebiliriz. İnsanların sahip olduğu hücreler, genlerden oluşur. Genler ise birbirine kromozom çubukları ile bağlanır. Normalde her hücrede 23 kromozom çifti yani 46 kromozom bulunur. Down sendromu 47 kromozoma sahip olduğundan, vücut yapısında yapısal ve fonksiyonel farklılıklar meydana gelir.


Down sendromunun fiziksel belirtileri nelerdir?
  • Kendine özel tipik yüz görünümü ile belirgindir. Bu insanlar normal kromozom sayısına sahip olsalar da görülen bir durum olsa da, diğer belirtiler rahatsızlığı tespit etmeye yardımcı olacaktır.
  • El ayasında normalde çift olması gereken avuç içi çizgisi tektir.
  • Epikantik katlanma nedeniyle badem şeklinde göz yapısının olması.
  • Palebral yarık olması.
  • Bu çocuklarda boy daha kısadır.
  • Basık kemerli burun yapısı görülür.
  • Karın yapısı gevşek ve bombelidir.
  • Elin beşinci parmağında esneklik, dirsekte yüksek döngü olması.
  • Düşük kas tonusu olması nedeniyle, bebeklerin başlarını tutamaması, yürüme zorlukları çekilmesi.
  • Ayak baş parmağı ve yanındaki parmak arasında büyük boşluk olması.
  • Sarkık dil yapısı olması halinde down sendromu düşünülmelidir. Bu belirtilerin hepsi bir arada olması gerekmemektedir. Fiziksel farklılıkların çoğu sağlık sorununa neden olmamakla birlikte, rahatsızlığın teşhisinde rol oynarlar. Uygulanacak tedavilerle fiziksel aktivitelerin rahat yapılması sağlanabilir.

Zihinsel Engellilerde Okuma Yazma Öğretimi


Zihinsel engelli bireylere okuma yazma öğretimi meşakkatli fakat doğru yöntem ve teknikler uygulandığı zaman bir o kadar da zevkli bir iştir. Şu da bir gerçek doğru yöntemi tespit edebilmek için genel yöntemleri bilmek gerekmektedir. Bunlar:

   1. Metin yöntemi(Üstün zekalı bireyler için): Paragraf bütün halinde verilir. Sonra cümle-kelime-hece ve seslere ayrılır.
   2. Harf yöntemi(Otistik bireyler için): Harflerin okunuşu öğretilir.( Daha doğrusu otistik olan birey harflerin okunuşunu ezberler. Örnek: ba-ca-ka-pı…) Sonra bu heceler birleştirilerek yeni kelime ve cümleler oluşturulur.
   3. Ses yöntemi (Hafif veya ortaya yakın hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan bireyler için): Harflerin okunuşu esas alınmıştır. Bildiğiniz gibi şu anda devlet okullarında uygulanan bir yöntemdir.Sesler gruplara ayrılmış ve  guruptaki ses sırası takip edilerek yeni yeni kelimeler türetilmiştir. Şöyle ki:

Birinci Grup    : e,l,a,t

İkinci Grup      : i,n,o,r,m

Üçüncü Grup   : u,k,ı,y,s,d

Dördüncü Grup: ö,b,ü,ş,z,ç

Beşinci Grup    : g,c,p,h

Altıncı Grup     : ğ,v,f,j

Peki, bu sıra özel eğitime muhtaç bireyler için uygun mudur?

Kısmen uygundur. Şu asla unutulmamalıdır ki özel eğitime muhtaç bireylere özel teknik ve yöntemler uygulanmalıdır. Olabildiğine sade ve anlaşılır olmalıdır. Bu nedenle özel eğitime muhtaç bireylere önce sesli harflerin okunuşu öğretilmeli sonrada öğrenilen bu sesli harfler, sessiz harflerin okunuşuyla birleştirilerek hece kelime ve cümleler oluşturulmalıdır.

Deneyimlerimiz sonucu çıkan en uygun sıra:

Birinci Grup:  a,e,ı,o,u,i,ö,ü

İkinci Grup  : l-m-t-n-s-k-r-f-y-z-v-b-c-d-p-h-ş-ç-g-j-ğ

Ses yönteminde uyulması gereken bazı basit kurallar vardır. Bunlar:

a)      Hece ve kelime oluşturulurken bireyin öğrenmediği ses asla kullanılmamalıdır.

b)      ı ile i,  o ile ö, u ile ü peş peşe öğretilmemelidir.

c)      El yazısı (birey okumayı öğrenmeden önce) verilmemelidir

d)      Okuma öğrenildikten sonra yazı çalışmalarına geçilmelidir.

   1. Fiş ( bütün-parça-bütün) yöntemi (orta veya ortaya yakın düzeyde zihinsel yetersizliği olan bireyler için):Önceki yıllarda yine devlet okullarında uygulanan bu yöntem, öğretim yöntemleri içerisinde en somut olanıdır. Elbette ki yine bu yönteminde özel eğitime muhtaç bireylere uyarlanması gerekmektedir. Önceki yıllarda devlet okullarında ‘Ali gel’ ve Ali bak’ serisi olmak üzere iki seri kullanılmaktaydı. Aşağıda yazdığım basamaklar bu iki serinin karışımından oluşmaktadır. Fakat şu da unutulmamalıdır ki öğretmen istediği fişi uygulamaya koyabilir. Hatta kendiside yeni fişler üretebilir. Önemli olan kullanılan fiş cümlelerinin bütün kapalı ve açık heceleri içerisinde bulunduruyor olmasıdır. Buda aylarca süren ciddi bir çalışma sonucunda ancak oluşturulabilir.

Aşağıda yazdığım fiş basamaklarını birçok kaynaktan ve deneyimli öğretmenlerimizin tecrübelerinden yararlanarak hazırladım. Basamak takibinde ağıra yakın zihinsel yetersizliği olan bireyleri baz aldım. Ancak hazırladığım 1111 basamaktan yalnızca 60 tanesini buraya yazabildim. Tabi şu da unutulmamalıdır ki her çocuk bireyseldir bu sebeple çocuğun  ilgisine göre fiş vermek ve doğru zamanda kelime ve hece evresine geçmek lazımdır. Bu nedenle her öğretmen kendi kabiliyeti ve öğrenci özellikleri bakımından istediği sıra ve yöntemi uygulayabilir. Ümit ediyorum ki sizlere faydalı olacaktır.

BASAMAKLANDIRILMIŞ, FİŞ YÖNTEMİYLE OKUMA-YAZMA ÖĞRETİMİ

1.      Okuma yazmaya hazır bulunuşluk düzeyine ulaşır.

2.      Kavramları bilir

3.      Yazı araç- gereçlerini tanır,kuralına uyar.

4.      Serbest-dik-yatay-sola eğik-eğri yuvarlak çizgi çizer.

5.      ABC mizdeki harfleri yazar.(kuralına uygun)

6.      ‘Ali ata bak.’ Fişini gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

7.      ‘Emel eve gel.’Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

8.      ‘İpek ipi tut.’ Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

9.      ‘Ömer mısır sever.’ ’Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

10.  ‘Uyan Ufuk uyan.’ ’Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

11.  ‘Işık ılık süt iç.’ ’Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

12.  ‘Oya okula koş.’Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

13.  ‘Ümit üzüm yer.’ ’Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

14.  ‘Ali ata bak. ’Fişinin kelimeleri   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

15.  ‘Emel eve gel.’ ’Fişinin kelimeleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

16.  ‘İpek ipi tut.’ ’Fişinin kelimeleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

17.  ‘Ömer mısır sever.’ ’Fişinin kelimeleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

18.  ‘Uyan Ufuk uyan.’ Fişinin kelimeleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

19.  ‘Işık ılık süt iç.’ Fişinin kelimeleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

20.  ‘Oya okula koş.’ Fişinin kelimeleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

21.  ‘Ümit üzüm yer.’ Fişinin kelimeleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

22.  ‘bu masa-şu pencere-işte kapı-tahta-sıra.’ Kelime ve söz öbeklerini söylendiğinde yazar.

23.  ‘bu masa-şu pencere-işte kapı-tahta-sıra.’Kelime ve söz öbeklerinin kelimeleri karşılaştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

24.  Sekiz temel fiş cümlesinin heceleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

25.  ‘bu masa-şu pencere-işte kapı-tahta-sıra.’kelime ve söz öbeklerinin heceleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

26.  ‘Hasan hasta oldu.’Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

27.  ‘Güler gazete okuyor.’Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

28.  ‘Jale bu baraj.’ Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

29.  ‘Zafer oyun oynadı.’ Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

30.  ‘Zafer oyun oynadı. Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

31.  ‘Hasan hasta oldu.’ ‘Güler gazete okuyor. ‘Jale bu baraj.’ ‘Zafer oyun oynadı. ‘Yücel yazı yaz.’Fişlerinin kelimeleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

32.  ‘Hasan hasta oldu.’ ‘Güler gazete okuyor. ‘Jale bu baraj.’ ‘Zafer oyun oynadı. ‘Yücel yazı yaz.’Fişlerinin heceleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

33.  ‘Yere çöp atma’ Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

34.  ‘Şenay türkü söyledi.’ Fişini gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

35.  ‘Yere çöp atma’ Fişinin kelimeleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

36.  ‘Yere çöp atma’ Fiş cümlesinin heceleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

37.  ‘Dayım düğüne gitti.’ Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.+

38.  ‘Şenay türkü söyledi.’ Fişinin kelimeleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

39.  ‘Şenay türkü söyledi.’ Fiş cümlesinin heceleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

40.  ‘Elif fidan dik sula.’ Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

41.  ‘Dayım düğüne gitti.’ Fişinin kelimeleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

42.  ‘Dayım düğüne gitti.’ Fiş cümlesinin heceleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

43.  Bu bağ bizim.’ Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

44.  ‘Elif fidan dik sula.’ Fişinin kelimeleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

45.  ‘Elif fidan dik sula.’ Fiş cümlesinin heceleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

46.  ‘Abla köpek havladı.’ Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

47.  ‘Bu bağ bizim.’ Fişinin kelimeleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

48.  ‘Bu bağ bizim.’ Fişinin heceleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

49.  ‘Çetin yeşil ışıkta geç.’ Fişini   gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

50.  ‘Abla köpek havladı.’ Fişinin kelimeleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

51.  ‘Abla köpek havladı.’ Fişinin heceleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

52.  ‘Çetin yeşil ışıkta geç.’ Fişinin kelimeleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

53.  ‘Çetin yeşil ışıkta geç.’ Fişinin heceleri karıştırıldığında okur-söylendiğinde yazar.

54.  s-y-t-k-z-m-ş-l-g-d-f-b-p-r-n-ç-v-c-h-j-ğ harfleriyle oluşturulmuş açık heceleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

55.  Açık hecelerden oluşmuş cümle ve kelimeleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

56.  r-ş-k-t-l-m-ç-n-y-s-f-p-z-v-h-j-g-b-ğ-c-d harfleriyle oluşturulmuş kapalı heceleri gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

57.  Basit kelime-cümle-metin gösterildiğinde okur-söylendiğinde yazar.

58.  Metin okur-yazar.

59.  Okuma – yazmayı hızlandırma çalışmaları yapar.
60.Okuduğu metni anlatır.